30 Eylül 2013 Pazartesi

MİNİ, LUSH ALIŞVERİŞİ

İlk Lush alışverişim vatana millete hayırlı olsun. Ya hem Tıbbi ve aromatik bitkilerde doktora yapıyorum hem de bu tip ürünler kullanmıyorum. Olmadı Nugi, bizimle değilsin!!! :) Ya uzun zamandır Lush markasını takip ediyorum ama gidip almak için uygun zamanım olmadı. İnternetten de alışveriş yapmak istemedim. Hiç bilmediğim bir ürünü de görmeden, dokunmadan almak olmaz ki. Ankara'da neden sadece 365 Avm ve Gordion Avm'de Lush mağazası var. Yani benim evime çok yakın olan Ankamall Avm'de gayet nezih, hatta oldukça pahalı ürünlerde satılıyor. Hem Lush ürünleri oldukça da ucuz. Mesela Lush mağazası Ankamall Avm'de açılsa ben her gün giderim ki, vallahi billahi... Allahım ne olur yakınımda bir yerlere Lush mağazası açılsın, dinimiz amin. :)))) Neyse iyi ki kızlar varda onlarla gittik 365 Avm'ye yoksa nasıl gideyim ben. Kendi kendime aval aval dolaşsam saçma olur yani. Neyse haberiniz olsun ilk elden haber aldık, çok yakında yeni bir blogger etkinliği olacakmış Lush mağazasında. Ben katılmayı çok isterim.
Gelelim benim alışverişime. Zoretanin tedavisinden sonra bütün peeling ürünlerimi maskelerimi kardeşime bağışlamıştım. Kendime güzel bir peeling ve tonik istiyordum ama doğal ürünler olsun diye bekledim. Lush mağazasına girince hemen buldum istediklerimi.
Çay ağacı suyundan yapılmış bir tonik aldım. Bu tonik, yağlı, siyah noktaları olan ciltler için idealmiş. Benim artık öyle bir cildim yok ama yinede gözenekleri sıkılaştırmak için bu tonik daha iyi bir tercih. Bitkisel olduğu için yüzümde hassasiyet yapmıyor. Hatta hasta olduğum için kokusunu alamıyorum, kokusunu alsam mükemmel olacak. Çünkü yüzüme püskürttükten sonra öyle muhteşem şeyler hissediyorum ki tarifi mümkün değil. Aşk yaşıyorum resmen.
Peeling olarak da Angels on Bare Skin aldım. İçinde badem, lavanta ve gül özü var. Sanki peeling yapmıyor böyle tüyler dolaşıyor gibi cildinizde. Nasıl güzel bir koku, nasıl güzel bir his anlatamam. Kendimi şımartıyorum:)))
Bu gördüğünüz karışımdan çok ufak yani bir çimdik kadar koparıp, elinizde su ile açtıktan sonra kullanmaya başlıyorsunuz. Kesinlikle deneyin, almazsanız bile bir Lush mağazasına gidip bu ürünü denemelisiniz. Yüzdeki kızarıklığı da alıyor.
Bu güzel sarı poşette de şampuan ve saç kremi testerları var ama henüz deneyemedim. En kısa sürede deneyeceğim.

Poşetin üzerinde yazanlara dikkat! Hem doğal ürünler satıp hem de çevreye duyarlı bir mağaza. Açıkcası Türkiye'den böyle büyük bir girişim beklerdim. Çünkü biz doğal ürünlerin cennetiyiz. Fakat bu bilinç bizde yeni yeni gelişiyor.

Fiyatı çok pahalı olur doğal ürünlerin değil mi? Hiç de değil! Bakın bence gayet hesaplıydı. Peeling her gün kullansan 4-5 aydan fazla gider. Tonik belki ancak 2 ay kullanılır ama yinede çok uygun fiyatlılar. Kesinlikle tavsiye ederim. Almasanız bile orada deneyip bu güzelliğin tadına varın.
Şımartın kendinizi...:)))

BANYODA KOZMETİK DÜZENİ

Evi köşek bucak temizledikten sonra pazar gününü evde hasta hasta yatarak geçirdim ama ben bir şey yapmadan duramam. Sizinle banyodaki kozmetik düzenimi paylaşayım dedim. Evimizi kime gezdirdiysek, banyoya geldiğinde ''Aaa bunu kim akıl etti, gerçekten süper olmuş, ne harika'' gibi cümleler duyuyoruz. Kim akıl etmiş olabilir. Tabiiki akıllı kocacım akıl etti. Ben onun kadar akıllı değilim. :)) Bana renginden ötürü biraz garip gelmişti, sonuçta bembeyaz banyoda kahverengi ne alakaydı. Ama kiralık evde pek de renk aramayalım, hem ben onu bir ara boyarım diye diye bugüne geldik. Gerçi görenler bu rengini de pek beğeniyorlar. Sanırım sadece sorun bende. Ama iyi bir kurtarıcı olduğunu da inkar edemem.
Eviniz kiralıksa ve banyo dolabı yaptıramıyorsanız, küçük bir alanda sizde böyle bir çözüm düşünebilirsiniz.
Kozmetik sektörüne kadınlar hakim olduğuna göre kozmetikleri koyduğumuz bu raflarda da hakimiyet bende :))) Çok fazla eşyam olduğu ve boyum ikinci kat için daha uygun olduğu için benim eşyalarımın hemen hepsi ikinci katta duruyor. Burada gördükleriniz daha çok bakım kremleri, saç, yüz ve ayak ürünleri. Ben oldukça bakımsız görünen ama acayip bakımlı bir insanım. Duştan çıkıp orama burama acayip yağlar, kremler falan sürerim. Duştan çıkıp giyinene dek yarım saatim kremlenmekle falan geçer. :))) Seviyorum kendime bakmayı. 
Sağ tarafta Avon'dan ayak bakım kremlerimi görüyorsunuz. Hemen önünde Johnson's Baby vücut yağım var, duştan çıkınca kurulanmadan hemen önce sürüyorum. Onun önünde tahta kapaklı, mükemmel kokulu body scrub'ım var. Markasını hatırlayamadım. Solunda kırmızı Argan yağlı saç bakım kremim var. Ne yazık ki bitiyor. Bana kaynımdan hediye gelmişti de. Bir daha hediye edermi acaba? :)) En arka ortada Spectraban var, yani güneş kremim. Çok memnunum. Onun yanında otelden yürütülmüş şampuan ve duş jeli var. Her otelden bir hatıra getiririm ben böyle. Gerçi bunu yapmayanı ayıplıyorlar sanırım. :))) Onların yanında vichy'nin termal suyu ve arkasında toniğim var. Onların yanında da saç bakım yağlarım vs var. En önde ise nemlendiricilerim var. Ortada ise küçük olan bakım kremleri, deneme boy ürünler, kirpik kıvırıcım, toka vs bulunuyor. Aslında çok daha fazla bakım kremim vardı. Önceden sorunlu bir cildim olduğu için bol bol krem, tonik, peeling falan kullanırdım. Zoretanin kullanırken hepsini kardeşime verdim. Çünkü o ürünler yağlı ciltlere özeldi ve cildimi çok tahriş ediyordu. Şimdi bunlar kaldı ama yinede çok. Ojelerim diğer banyo dolabının üstünde duran kocaman bir sepetin içinde. Medical kremler banyo dolabının içindeki bir dolapta... Amanın yani...:))))

Üst kat ne kadar sade görüyorsunuz ya. Sol arkada eşimin tıraş jelleri ve tıraş sonrası kolonyası var. Sağda coverdermin bakım ürünleri var. Ben eşime hediye almıştım ama kullanmadı gıcık. Bende kullanamıyorum çünkü kuru ciltler için. Birine hediye edeceğim artık. Onca para verdik kocacım ama ya...:( O derli toplu görünen makyaj çantası benim. Normalde ağzı açık durur ama toplamışım. Ayrıca orada sadece işe giderken sürebileceğim makyaj malzemelerim duruyor. Normalde tuvalet masasında makyajımı yaparım. Ve yatak odamda kocaman bir makyaj sandığım var. :))) Gördüğünüz dove kremde benim.
Aynanın önünde de bir iki kullanımlık kalmış nivea göz makyaj temizleyicim duruyor. Mavi kantaron yağı içeren bu ürüne bayıldım, tekrar alacağım. Ayrıca ağız bakım suyu, diş ipi ve diş fırçaları var. Bir de hastalıktan ötürü gargara var. :( Ayna ikeadan, kuzenimin hediyesi ve vazgeçilmezimiz. Ve gördüğünüz gibi bir kadın olarak her yere çiçekler koyuyorum.
Siz nasıl buldunuz?

FOTOĞRAFLARLA GEÇEN HAFTANIN ÖZETİ

İnanamıyorum ama ne yazık ki gerçek bu. Tam 19 Eylül perşembe gününden beri hiç bir şey yazmamışım bloğuma. Bu kadar zaman geçtiğinin farkına bile varamadım. Öyle yoğun bir haftaydı ki. Fakat blogumu çok özledim. Bu hafta daha çok yazarak aradaki açığı kapatacağım. Zaten bu postta fotoğraflarla haftanın özeti oldu. Bakınız hiç yerimde durmadım bütün hafta. Anlatayım da okuyun hadi...:))
Geçen hafta cumartesi günü son diksiyon dersimize Rüştü Asyalı geldi. Aman tanrım, nasıl güzel bir enerji ondaki. Gerçekten çok şanslıyım, onunla tanıştığım için. Çok verimli bir dersti, sanırım daha çok göreceğim onu. Yine de bir hatıra fotoğrafı çektirdik beraber. :) 
Kurstan çıkıp hemen eve koşturdum çünkü çok değerli arkadaşlarımla mangal partisi yapacaktık. Koştur koştur, bin bir telaş hazırlandık ama sonuç çok güzeldi. Benim iki canım Gülchine ve Bedia vardı, her zamanki gibi. Farklı olarak Bedia'nın eşi, benim aşkım ve çok sevdiğim bir arkadaşım daha bize katıldı. 


Masamızın şenliğini görüyorsunuz. Su börekleri, kırmızı közlenmiş biber sarması ve mücver Gülchine'den. Akşamın en süper tadı ise tiramisu ise Bediş'ten. Ayrıca baklavamız  ve yine Bediş'imin yaptığı kandil simitleri vardı. Kızım siz süpersiniz süper. :)) 
Ben yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz peynirli közlenmiş biber sarmasının ismini ''Gülchine'in mucizeleri'' olarak değiştiriyorum. Çünkü mucize bir lezzetti. Davet sofralarımın mönülerinin arasında yer almış bulunuyor. :))
Bu etkinlik olduğunda günlerden cumartesi idi, pazar gününü de eşimin arkadaşları ile maç seyrederek geçirdik.
Pazartesi iş yerinde oradan oraya koşturduktan sonra bütün akşamı kayınvalidem ile birlikte kuaförde geçirdim. Yoruldum, üşüdüm ama onu mutlu ettim sonuçta. :)
Salı günü de deli gibi koşturdum. Ve akşam bir arkadaşımızın doğum gününe gittik eşimle. Yani yine evde değildim.
Ve çarşamba günü canım Melisamın doğum günüydü. Melisam, benim liseden arkadaşım. Onun doğum gününü de birbirinden şeker arkadaşları ile Kızılay, Kafka cafe'de kutladık. Çok eğlendim ama sonraki gün hasta oldum. Bugün pazartesi hala sesim çıkmıyor. Sesim kısıldı da kısıldı. Öksürük de cabası. :) Ay yine de gülerim ama ben...:))))
Perşembe akşamı hasta yatınca eşimin akvaryumundaki balıklarla uğraştım. Akvaryumu asla sahiplenmiyorum ve de balıklarla hiç ilgilenmiyorum ama o gün bakmak istedim. Diskuslarımız nasıl? Aslında biri mavi, biri de turuncu fakat fotoğrafta renkleri görünmüyor.

Eşim pirana alacaktı, neyseki vazgeçti. Iyy gece beni yedirir falan diye çok korkuyordum. :)) Şimdi neonlar, diskuslarla gayet iyiyiz. :))

Bir akvaryum yetmiyor benim eşime, bu gördüğünüz de ikinci akvaryum. Bunda da albino bir balık var. Garip bir balık, zıplayıp duruyor.
Bu kadar balıklara bakınca Cuma günü iş çıkışı çok sevdiğim iki arkadaşımın balık restaurantına gitme tekliflerine karşı koyamadım. Hasta hasta gittim, somon kavurmamı yedim. :)) Kaçar mı?

Cumartesi de geleneksel, kızlarla kahvaltı ve sabah kahvesi etkinliğimiz için buluştuk. Kızlardan kastım, Gülchine ve Bedia tabiki de:)) Turan Güneş bulvarında buluşmuştuk, bir arka sokakta Simitçi diye bir cafe vardı. Tesadüf girmiştik ki ne görelim açık büfe kahvaltı. Gülchine'le ben hemen zıpladık. Açık büfe kahvaltı kupa çay ile birlikte 12,5 TL. Süper, süper, süperdi. :)) Sonra benim kursa gitmem gerekiyordu ama sesim bir travestinin sesi kadar bile güzel çıkmıyordu. Hatta neredeyse hiç çıkmıyordu. Bu yüzden kursa gitmedim. Vicdan azabından öldüm ama ne yapalım.
Sonra Angora diye bir cafeye gittik. Ben naneli latte söyledim. Hani belki ses açar diye. Nerde ya...:))
Güldük, eğlendik, geldik mi 365 Avm'ye. Orada da bir şamata, bir şamata. Acayip acayip gözlük denemeleri falan. Ben seviyorum bu kızları ya. Cansınız kızım siz. :)) Çok ama çok eğlensek de benim artık eve gitmem gerekiyordu. Hasta bile olsam ev kadını olarak sorumluluklarım vardı.




Ve bu sorumluluklarımdan biri pazara gitmekti. Tabii ki eşimle gittik. Ben haftalık sebze alışverişimizi semt pazarından yapmayı seviyorum. Market meyve sebzelerini yiyemiyorum. Bir de herşeyi mevsiminde tüketmeye çalışıyorum. O yüzden pazar çok iyi bir tercih. Ayrıca pazarın evimize bir sokak ötede olması da ayrıca bir kolaylık sağlıyor. Bu çektiğim tezgahtaki satıcılarla kanka olduk bildiğiniz. :)) Bana sebzenin güzelini ayırırlar. Hatta şöyle bir muhabbet var aramızda;
 -Abla hoş geldin, her zamankinden mi?
-Evet evet her zamankinden ama bu sefer az kavun koy, yiyemiyoruz.
-Hediyemiz be abla, sende birine hediye et. :D
Bu kadar kankayız yani.:)))


Pazar işini de hallettikten sonra eşimle bir temizliğe giriştik sormayın. Halıları kaldırmıştım, artık serme zamanı gelmişti. Eşim sağolsun, o olmasa ben ne yaparım. Bütün evi o temizledi. Ben yalnızca banyoyu ve mutfağı temizledim. Bir de toz aldım. Gerisi onundu. Ev temizlenince sesim iyice kısılmış olmasına rağmen, süper iyi hissediyordum. Ev dağınık ya da pis olursa çıldıracak gibi oluyorum. Ve temizlik yalnızca üç gün dayanıyor. Bence üç gün sonra tekrar baştan aşağı süpürülüp, silinmeli ev. Ama tabii çalışınca bunun için zaman bulamıyorum. Yemin ediyorum zengin olsam ilk iş bu işler için bir kadın, bir de bu kadını denetleyecek bir kadın alırım. Ama yine de bana yetmeyebilir. Bazen temizlik yaparken ölecekmişim gibi geliyor.:D
Ama sonuçta evim temiz, mutfağım temiz ve derli toplu oldu mu değmeyin keyfime. :))
Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Bu arada sesimi düzeltmem için ne yapmam gerekir bir bilen varsa, yorum bekliyorum :)))

19 Eylül 2013 Perşembe

BENİM DENGEMİ BOZMAYINIZ!!!

Bu bir tepki değil, etki yazısıdır. Bir etkileşim yazısıdır. Kimseye kızgınlıkla yazılmamıştır. Aksine hatırlayınca anılarım canlanmış ve sizlerle de paylaşmak istemişimdir.
Sevgili Verba Volant yani ''Aylağın Günlüğü'' isimli blogun engin yürekli sahibi paylaşmış geçenlerde, bende ondan gördüm aklıma bir şarkı geldi. Merakta mısınız?
Verba Volant Turgut UYAR'ın bir şiirini paylaşmış bizimle. Bende şiiri okuyunca Sezen AKSU'nun bu şiiri muhteşem yorumlayışını hatırladım. O zamanlar lisede miydim, yoksa ortaokul mu bilemiyorum. Ama çok anlamlı ve tam da beni anlatan bir şiir bu o zamandan beri. Sizlerle de paylaşayım.
Sizce de haklı değil mi?
http://www.edebiyathaber.net/

Dinlemek isterseniz buradaki linkten Sezen AKSU'nun güzel sesine ulaşabilirsiniz. Video paylaşmakta bir sıkıntı yaşadığım için link veriyorum. http://www.youtube.com/watch?v=tIlLSeOSpZA

"Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük amenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız

Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız

Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle döğüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız"
                Turgut UYAR

18 Eylül 2013 Çarşamba

LMFAO PARTY ROCK ANTHEM

Ne zamandır LMFAO grubu ve ''Party Rock Anthem'' şarkıları hakkında yazmak istiyordum ama sürekli erteliyordum. Geçen gün X box'umdaki bir dans oyununda da karşıma çıkınca bari yazayım dedim.
İnsanın içini kıpır kıpır yapan bir şarkı. Klipleri de çok yaratıcı olmuş. ''Everyday i'm Shuffling'' sözü gezi parkı eylemlerinde de değiştirilerek ''Everyday i'm çapuling'' olarak kullanılmıştır. Klipte Shuffle dansı yapmayanları zombi yapıyorlar falan. Ayrıca klip ''Lena Gravel''in bloguna da konu olacak cinsten simgeler içeriyor ama ben simgelerle falan ilgilenmiyorum. :) Şarkıyı her gün dinlediğim halde sıkılmıyorum, nasıl bir kafa var bu grupta bilmiyorum.
Lmfao Amerikan elektro pop müzik grubu. Grubun üyeleri Redfoo (Stefan Kendal Gordy) ve SkyBlu (Skyler Husten Gordy)'dir. Grup 2006 yılında ABD'de kurulmuştur. Bu iki insanla bir gün beraber dans etmek isterim ama kesin beceremem bende şarkılarına vokal yaparım. :DD
Hayal et dur Nugi :)) Neyse tadını çıkarın bu güzelliğin...

17 Eylül 2013 Salı

HOŞ GELDİN EYLÜL :)


En sevdiğim ay bugün tam anlamıyla gelmiş oldu. Ne güzel yağmurlu bir güne uyandım bu  sabah. Bu duruma uygun giyinip, en sevdiğim aksesuar şemsiye ile yürümeye başladım. Kendimi bir müzikalin içinde hissederek, mutlu mesut şarkılar söyleyerek yürüdüm servisi beklediğim yere. Niye sabahın altısında yatağımdan kalktım demedim.
Tentemin altında servis bekliyorum.
Çöpçülerle beraber çıkıyorum ben dışarıya :))

Benim bacaklarım yamuk mu acaba diye düşündürdü bu fotoğraf:)) Bu ayakkabılar da annemin tavsiyesi idi. Kemal Tanca'dan ama ben sevmiyorum çok. :)
Çok önceden bir burç yorumunda oğlak burcu yağmurda da gülmeyi başarırsa çok mutludur demişti. Orada daha derin bir anlam vardı ama ben somut yöne çekeyim. :)) Yağmur yağıyordu ve ben çok mutluydum. Bu durumda olmamda arkadaşlarım ve en çok da eşimin payı var. Hepsine sonsuz teşekkürler.

Bu camiye her sabah merhaba diyorum, arkasında da ''Selam'' filminin afişi var. Sabah yatak odamın penceresinden selam diyorum afişe:) Biraz deli olduğumu kabul ediyorum. İdare edin.
 Sabah serviste de canım Ateş'im ile güzel paylaşımlarda bulunarak gittik iş yerine. Allahım bana böyle tatlı bir insanı arkadaş olarak gönderdiğin için çok şükür sana. :))
Allahım mutluluk yumağı olmuşum. Bakın ne diyeceğim; Sizin moralinizi bozmaya çalışan insanlara dönün ve kocaman bir gülümseme hediye edin. Ben öyle yapıyorum. Onlarsa kendi kendilerini yiyip bitiriyorlar. Ben mutluyum. Aynaya baktığımda kendimi güzel buluyorum, eşime baktığımda tekrar aşık oluyorum. Arkadaşlarımla konuştuğumda binlerce güzel söz işitiyorum. Daha ne isteyeyim ki! 

16 Eylül 2013 Pazartesi

ZORETANİN OUT, ISOTREXIN IN !!!

http://www.itusozluk.com/gorseller/isotrexin/355581
Tam olarak üç hafta önce Zoretanin tedavim bitmiş bulunuyor. Bu yazıyı yazmak için bilerek üç hafta bekledim çünkü yan etkilerin hala sürüp sürmediğini ancak bu kadar süre sonunda net olarak anlayacaktım.
Tedavinin bitmesinin ardından ilk hafta sanki ilacı kullanıyormuşum gibi dudaklarım kuruyordu. Şimdi ise çok rahatım. Bu sabah evden çıkarken dudak koruyucumu sürmeden çıktım ve insanlara gülümseyebiliyordum. :)) İlacı kullanırken dudaklarım o kadar çok geriliyordu ki gülemiyordum bile.:))
İlaç bittiğinden beri yüzümdeki kızarma yerini güzel bir pembeliğe bıraktı. Servisteki bir arkadaşım bana her gün cildimin ne kadar da sağlıklı göründüğünü söylüyor. Nasıl mutlu oluyorum anlatamam.
Şu ana dek bir sivilce bile çıkmadı fakat henüz regl olmadım. Umarım o dönemde de çıkmaz.
Yüzümdeki yağlanma da geri dönmedi. Nasıl korkuyorum bilemezsiniz.:) Ama herşey güzel olacak biliyorum.
İlacı kullanırken sesim çatallaşırdı, o etkide kayboldu. Daha gür çıkıyor sesim.
İlacın yan etkilerinden biri de ruh halindeki değişmelerdi. Ben ilacı kullanırken çok sakindim, iki haftadır ise bir sinirlilik var üzerimde. Sanırım ilacı bırakmak bende depresif etki yaptı.
Tenim hala hassas. Güneşte kaldığımda kendimi vampir gibi hissediyorum. Resmen yanıyorum. :))
Doktora gittim ve bana isotrexin verdi. Bu jel şeklinde bir akne ilacı. Daha önceden eritretin kullanmıştım. Eritretin isimli ilaç üretimden kaldırıldı, artık isotrexin var.:)) Bu jeli ta ki gelecek yaza kadar  her gece yatmadan yüzümde lekeli ya da çukur olan yerlere süreceğim. Sabah da yıkayacağım. Bu durumda mikro olarak cildimi soymaya devam edeceğiz yani. Benim bir itirazım yok. Hatta şu anki durumu bile çok güzel ama prensipli bir hasta olarak, doktorumun öğüdünden çıkmam mümkün değil. :)))
Zoretanin, roaccutane gibi ilaç kullananlara geçmiş olsun diyorum. Bakın ben sabrettim ve altı ay çabucak geçti. Şu anda güzel cildimle ışıl ışıl geziyorum. Kesinlikle daha mutluyum. :))

14 Eylül 2013 Cumartesi

DEVRİM GÜRENÇ-YÜCEL ARZEN DİLİM VARMIYOR!

Sesimin bu kızın sesi ile aynı olmasından mı yoksa şarkının güzelliğinden mi bilemiyorum, belki de her ikisi... bu şarkıyı çok seviyorum. Sizlerle de paylaşayım dedim. Yarın çok sevdiğim iki arkadaşımla kahvaltıya gideceğiz, biraz hazırlık yapayım.:))
İyi dinlemeler size...Tadını çıkarın...:)))))

10 Eylül 2013 Salı

ERA BALIKÇI VE TAVUK ŞİŞ

Bu başlıktan balıkçı reklamı yapıyorum sanmayın:DDDD Era balıkçı fotoğraflarda gördüğünüz elektrikli ızgara. Geçen sene düğünden önce babam hediye etmişti. Rengini kırmızı almayı da unutmamış, canım babam.:)) Kiralık bir evde oturduğumuz için mutfağımız biraz küçük bu yüzden bu ızgarayı  tezgâhta tutamıyorum. Mecburen dolaplardan birine tıkmıştım ve hiç kullanmadım. Aslında annemlerde de var ve neredeyse her gün kullanıyorlar ama ben bir türlü çıkaramadım. Derken dün evde yemek olmayınca eşimin önerisiyle tavuk şiş yapmaya karar verdik.
Eşimin tarifini gizli tuttuğu meşhur sosuyla hazırladığı tavukları şişlere geçirdik ve bu ızgarada biz çorbalarımızı kaşıklayana kadar pişirdik. Izgara su hazneli ve üstten ısınıyor. Gerçekten dumansız bir ızgara. Tefal'in ızgarasından iyi pişiriyor. Tecrübeyle sabittir yani:))
Yalnız evde metal bir şiş olmadığı için tahta şişlerimizin ucu yandı ama önemli değil.

Tavuk şiş restoranlarda yediğimizden farksızdı. Tavsiye ederim. "'Era balıkçı''yı Kocatepe Beğendik'te ya da internette bulabilirsiniz.  

9 Eylül 2013 Pazartesi

HAYDİ TANIŞALIM :))

Şu yazımda  çok güzel bir tanışma etkinliğinden bahsetmiştim. Bazı cevaplamam gereken sorular vardı ama ben yoğunluktan bakamadım. Ancak bugün yazabildim. Bakalım siz beğenecek misiniz? ''Kozmetik Tutkunu''na etkinlik için teşekkür ediyorum.
1-Kısaca kendini tanıtır mısın? 
Ben Nugi. 27 yaşındayım. Evliyim. Doktora öğrencisiyim. Blog yazarıyım. Devam eden bir diksiyon, seslendirme ve spikerlik kursuna gidiyorum. Yemek yapmayı çok seviyorum. Gezmeyi ve kitap okumayı da çok seviyorum. Ama en çok sevdiğim şey deneyimlerimi insanlarla paylaşmak.

2- Blog yazma fikri aklına nereden geldi?
 Bir gün internette gezinirken ''Salıncakta İki Kişi'' isimli bloga rastlamıştım. Eminim daha önce başka bloglardan faydalanmışımdır ama bu blog beni kendine bağladı. Sonra neden bende yazmayayım dedim ama o sıralar yazamadım. Bu sene ise beni fişekleyen bazı şeyler sonucu, bismillah dedim. Dokuz aydır yazıyorum. Çok eğlenceli.: ))

3- Blog içeriğin nedir ?
Çok yönlü olmak beni tanımlayan en iyi kelime, ben sadece bir konu hakkında yazamam. Bir şeyler anlatırken bile konudan konuya atlarım. Cem Yılmaz gibi arada başka konuya dalar, sonra geri başta anlattığım konuya dönerim. İşte bu yüzden kendi gözümden gördüklerimi kendime özgü şekilde insanlarla paylaşıyorum.

4- Hangi konularda yazılar okumak hoşuna gider?
Hemen her konuda yazılmış şeyleri okurum ama kesinlikle özgün olmalı. Taklit yazı olduğunu anladığım an okumayı bırakırım. Bir de internette çok fazla bilgi kirliliği var. Bunu engellemek için kaynak göstermek zorunlu olmalı. Kaynağı olmayan yazılı bilgiye inanmıyorum.  

5- Kitaplarla aran nasıl? En son okuduğun kitap nedir?
 Neredeyse hergün bir kitap bitiririm. Biri bir gün Adsız bir yorum bırakmıştı; ''Bence sen hiç kitap okuma'' diye. O kim bilmiyorum, neden beğenmedi onu da anlayamadım ama kitap okumanın bana bir şeyler kattığına inanıyorum. O yüzden sayın adsız ne yazık ki okumaya devam ediyorum. Kitapsız bir yolculuk, bir an bile düşünemem. Issız adaya düşsem yanıma kitap alırım.:)) En son ''Zülfü Livaneli'den Kardeşimin Hikayesi'' isimli kitabı okudum. Şu anda Kaiken isimli romanın sonundayım.:))

6-Modayı takip eder misin ? Moda deyince ne anlıyorsun?
 Hayatım boyunca hiç modayı takip etmedim. Moda insanın kendine yakışanı giymesidir gibi alışagelmiş saçma bir söz diyemeyeceğim. Çünkü öyle olduğuna inanmıyorum. Fakat moda olan tarzı size yakışacak şekilde kullanmanız gerektiğine inanıyorum. Ben iyi giyinen biri değilim ne yazık ki. Medyada falan çalışsam kesinlikle imaj maker tutarım, benim zevksizliğime çare bulsun diye. :))

7-Peki ya kozmetik deyince?
 Kozmetik tutkunuyumdur ama çok az makyaj yaparım. Hiç göz altı kapatıcısı kullanmadım mesela. Çünkü ihtiyacım olmadı. Ayrıca makyajsız da az biraz makyajlı gibi görünürüm. Saçlarım güzel olduğu sürece ben hep güzelim. Fakat makyaj malzemesi alırım da alırım. Nedenini bilmiyorum. :D En çok kullandığım ürünler ise saç ürünleri. Kıvırcık saçlarımı yatıştıran ürünler seçerim, maske yaparım vs...:))

8- Ne tarz müziklerden hoşlanırsın?
 Çok sesli müzik severim ama günlük hayatta hemen her tarzdan kulağıma güzel gelen müziği dinlerim. Evde ise caz ve klasik tercihimdir.

9- Bloğuna ilişkin yapmak istediklerin? Kendini geliştirdikten sonra ne düşünüyorsun?
 Daha çok yolun başındayım. Gittikçe gelişiyorum. Geliştikçe görüntü ve sosyal ağlarda olan etkinliğimi arttıracağımı düşünüyorum. Bir de profesyonel bir fotoğraf makinesi alabilirsem çok iyi olacak.
10- İyi bir blogger olmanın yolları?

 Özgün olmak. Ne yazarsan yaz, kesinlikle kendine özgü yaz. Ben özel bir konu hakkında yazmıyorum ama yazdıklarımı da bir yerden çalmıyorum. Bu yüzden insanlar çok samimi olduğumu söylüyorlar. Birde abuk sabuk yorum yapanları ciddiye alıp onlara cevap yazmamalı. Sonuçta yayınlayıp yayınlamamak bizim elimizde. Güzel bir yazının altında çirkin bir yorum varsa, bir de üstüne o güzel yazıyı yazan insan tarafından kötü bir cevap yazıldıysa, bütün o güzel yazı çöpe gidiyor benim gözümde. Bence cevap vermemeli.:)

11- Blog dünyasında gördüğün en büyük yanlışlar?
 Çekiliş düzenlenmesi hoşuma gitmiyor. Hiç değilse bile az düzenlenmeli. Sürekli takipçi çekmek için çekiliş yapılması hoş değil. Bende çekiliş düzenler takipçi çekerim ama bu takipçiler sabun köpüğü gibi gelip geçici olacağı için tercih etmiyorum. Ama kafamda belirlediğim takipçi sayısına ulaştığımda yalnızca mevcut takipçilerim için bir çekiliş düzenlemeyi düşünüyorum.

12- Bu etkinlikten tam olarak beklentin nedir ?
 Yeni bloggerlar tanımak. Düzenleyen ''Kozmetik tutkunu''na çok teşekkür ediyorum.

13- Bulunduğun şehirdeki diğer bloggerlarla görüşme ayarlansa?
 Hafta sonu olursa ve işlerimi engellemezse mutlaka buluşurum. Ankara'da sevdiğim iki blogger arkadaşımla sürekli buluşuyoruz. Merak ederseniz biri ''Gulchine'in blogu'', biri de ''Yelkenli Kız''.

14- Kendinle ilgili 3 olumlu- 3 olumsuz özellik?
Olumlu olarak: Düzenli, azimli, fazla iyi niyetli
Olumsuz olarak: Sert, kendini beğenmiş:D (Kainat güzeliyim ya), Telefonda konuşma özürlü olmam. :)))

15- Bu tarz etkinlikler nasıl geliştirilebilir ?
 Bence sırayla her blogger böyle etkinlikler düzenlerse daha fazla kitleye ulaşırız. Eminim bloguna rastlamadığım bir sürü blogger vardır. :))

8 Eylül 2013 Pazar

MİM VAR YİNE ;))

Sevgili USKA beni mimlemiş, teşekkür ediyorum kendisine. Bu güzel soruları cevaplamaktan mutluluk duyacağım. :))
1) Hayatınızda hiç mucize olarak nitelendirebileceğiniz bir olay yaşadınız mı?
Aldığım her nefes bir mucize. Tanrı bana çok yardım eder, bunların hepsi de bir mucize bence. Çok şükür Allah'ım.:))
 
2) Almayı düşünüp de alamadığınız ne var?
Düşündüm, düşündüm bulamadım. Ama Reebook easytone'u beğenmiştim, benim koca ayaklarım için numarası yoktu ama eşim aldı. Bu duruma sinir oldum ama yapacak bir şey yok.:))
 
3) Kıyafet konusunda takıntılarınız var mı?
Göğüs çatalı görüntüsünü ve iç çamaşırı görüntüsünü sevmiyorum. Onun dışında hemen her tarz olabilir. :) Ben genellikle spor ve klasik parçaları birleştirmeyi seviyorum, bilmeden yapıyorum bunu.
 
4) Nefret ettiğiniz huylar ve insanlar?
İnsanların bön bön bakmasından nefret ediyorum ama hiç bir insandan nefret etmiyorum. Kimse bende böyle bir duygu uyandıramaz. Çünkü bana kötülük yapanları hiç umursamıyorum. Hatta görmüyorum ben o insanları.
 
5) Sizi en net tanımlayan kelime nedir?
Çok yönlülük. Her şeyden bir parça vardır bende, yoksa ne yapardım bilemiyorum:))
 
6) Hayata yeniden gelme şansınız olsaydı hangi ülkede doğardınız?
Amerika Birleşik Devletleri, New York kentinde Manhattan'da zengin bir ailenin çocuğu olabilirdim.:)) Fena olmazdı.
 
7) Bir insan tek başına keyiflenmek için ne yapabilir?
Ben kitap okurum, spor yaparım, şarkı söylerim, kendimi analizlerim, cam boyama yaparım...vs Ben yalnızken hiç sıkılmam. ;))
 
8) Nikah masasında evleneceğiniz kişiden hayır cevabı alsanız ne yaparsınız?
Çok şükür hayır cevabı almadım. Her halde üzülürdüm ama varmış bunda da bir hayır der, fazla takmazdım. :)
 
9) İnsan kaderini mi yaşar, kaderini mi yazar?
Kader, sen hangi yolu seçersen seç senin için Tanrı tarafından bu yolun sonunun bilinmesidir diye biliyorum. Allah karşımıza bir sürü yol çıkarıyor, hangisini seçeceğimiz bize bağlı. İyi yolda olmaya bakmalı, ya da iyi yola dönmeye çalışmalı diye düşünüyorum.
 
10) Aklına gelen ilk İngilizce kelime?
Nedense Word kelimesi geldi. Kelime deyince, kelimenin İngilizcesinin gelmesi normal olabilir değil mi? :D
 
11)İnternette sahip olduğunuz ilk nickname?
Orienss. Güneşin oğlu mu kızı mı öyle bir şeydi. Sonrada muğlak oğlak nickname'ini kullanmıştım.:))
 
Bende "Yelkenli kız, Gülchine'in bloğu,  admin panpa'yı'' mimliyorum. Benim cevaplarımı da beğenmişsinizdir umarım:))

7 Eylül 2013 Cumartesi

BUGÜN KURSTA!!

Şu yazımda seslendirme kursuna gittiğimden bahsetmiştim. Bu konunun temeli de diksiyonun düzgün olması olduğundan öncelikle bize diksiyon dersi veriyorlar demiştim. Bugün kursa gittiğimde arkadaşlarla her zamanki sınıfımıza yönelirken sekreter kız başka bir odayı gösterdi. Ne olduğunu anlayamadık, oturduk. Derken ilk hafta dersimize gelen değerli Rıza hocamız, bu hafta kamera önünde haber okuyacağımızı ve sonra videodan izleyip değerlendireceğimizi söyledi. Elimize iki sayfalık haber metinlerini tutuşturdu. Hemen beş adet haber seçtik ve sırayla okumaya başladık. Nasıl heyecanlandım hatta heyecanlandık anlatamam. Ben kendi adıma söyleyeyim kendimi izlemekten ve dinlemekten hoşlanmıyorum. Görüntüm ve sesim kendime çok kötü geliyor. Arkadaşlarım ses tonumu beğense de benim için durum böyle.
Erken çıkma zorunluluğu olan bir kaç kişi önce çıktığı için sıranın bana geldiğini anlayamadım. Hop diye masada buldum kendimi. Birdenbire kamera karşısında haber okumaya başladım. Ellerim öyle titriyordu ki masaya koydum sürekli, kafamı hiç kaldırmadım. Ben heyecanlı olduğumda çok heyecansız görünürüm.:))) Normal halim heyecanlı gibidir hatta. Kimse ben okurken bir şey anlamadı ama benim içimde fırtınalar koptu. Sonra herkes sırayla okudu hatta bir arkadaşımız sınıftan kaçtı. ;)) Derken sıra eleştiriye geldi tabii. Hepimiz acayip hatalıydık. Allahtan benim sesimde çok sıkıntı yok sadece alışagelmiş bazı kelimeleri düzeltmem gerek. Dersten sonra kuaföre gittim orada bile haber okudum. :)) Çok güzel bir deneyimdi. Önümde çok zor bir yol var onu da anlamış oldum bugün. Benim gibi uğraşanlara kolaylıklar diliyorum. Ve okuduğumuz haberlerin fotoğrafını yayınlıyorum.



Haberleri dinlediniz, esen kalınız...:)))