10 Ocak 2014 Cuma

DÜĞÜN ÇORBASI

Dün akşam eve giderken düşündüm ne yapayım diye sonra hala hasta olduğumdan sanırım aklıma et düştü. Et, et, et.... Bende o zaman düğün çorbası ve haşlama yapayım dedim. Eşimi aradım buzluktan et çıkarsın diye, böylece ben gelene dek buzları çözülmüş oldu. İşten de gelsem hiç üşenmiyorum. Kalitesiz gıda almam ben vücuduma. Hem gözüme hem mideme hitap etsin yemek, öyle değil mi? Hem herşeyi kuralına uygun yapmıyorum. Bir şekilde pratikleştiriyorum yaptıklarımı. Yoksa akşam işten eve gelip yarım saat içinde düğün çorbası ve haşlama yapıp yemeğe oturmanız mümkün olmaz.
Gelelim çorbanın yapılışına. Bu çorba düğünlerde yapılan oldukça besleyici ve lezzetli bir başlangıç yemeği. İçindeki kullanılan et, kuzunun gerdan kısmının haşlanmasıyla elde ediliyor. Fakat ben akşam akşam kuzu gerdan haşlayıp, onları kemiklerinden sıyırıp sonra da çorbayı yapmaya başlayamayacağım için kurbandan kalma kavurmalık eti kullandım. Bu yüzden düğün çorban olmamış derseniz, ne diyeyim haklısınız derim.:))
Malzemeler:
Et (ölçüsü belirsiz :)) )
1 adet yumurta
3-4 çorba kaşığı süzme yoğurt
2 çorba kaşığı un
Yarım limon suyu
Et suyu ya da sıcak su
Tereyağ
Sıvıyağ
Pulbiber, karabiber, nane, tuz, kekik, defne yağrağı
Yapılışı:
Dediğim gibi ben kuzu gerdan haşlamadığım için kavurmalık eti iyice küçültüp, suyunu salıp çekene dek kavurdum. Bu arada içine defne yaprağı ve kekikte koydum. Etler kavrulunca, başka bir tencerede unu yeterince sıvı yağ ile kokusu çıkana dek kavurdum. Kavrulan unun üzerine et suyu tercih etmediğim için sıcak su ekledim ve un topaklanmasın diye hızlıca karıştırdım. O karışımın içine kavrulan eti ekleyip, kaynamaya bıraktım. Sonra bir kasede yoğurt, yumurta, yarım limon suyu ve bir tutam tuzu iyice çırptım ve biraz soğuk su ekledim. Böylece çorbanın terbiyesini hazırlamış oldum. Diğer yanda kaynayan karışımdan bir miktar hazırladığım terbiyeye dökerek terbiyemi ılıttım ve ılınmış terbiyeyi tenceredeki kaynayan karışıma hızlı hızlı karıştırarak ekledim. Sonra tuzunu ve karabiberini ekleyip, kısık ateşte, tencerenin kapağını kapatmadan 10 dakika kaynattım. Böylece çorbamız pişmiş oldu. Servis etmeden önce üzerine tereyağ, pulbiber ve nane kızdırıp döktüm.
Böylece bana da afiyet olmuş oldu. Oh elime sağlık :))) (Benden size bir tüyo; eğer terbiyeli çorba yapıyorsanız, terbiyeyi ekledikten sonra çorbayı fazla kaynatmayın ve çorba piştikten sonra ılınana dek bir süre ağzını kapatmayın. Aksi takdirde çorbanız kesilir. :))) )

9 Ocak 2014 Perşembe

YENİ YIL HEDİYESİ (KAYINVALİDEDEN)


Beni çok iyi tanıdığı için mi? Çok zevkli olduğu için mi? Yoksa hediye seçerken vereceği parayı düşünmediği için mi? Bilemeyeceğim. Ama benim canım ikinci annem yani kayınvalidem yine çok güzel ve tam benim zevkime göre bir hediye almış bana. Allah herkese böyle tatlı ve böyle ince bir kayınvalide nasip etsin diyorum.

Hediyem fotoğrafta gördüğünüz ferforje ayaklı, üzerindeki cama, cam boyalarıyla kedi desenleri işlenmiş çok şık bir sehpa. Cats by luyano'dan. Ben onu en güzel, antredeki (yine kayınvalidemin hediyesi olan) güllerin önüne yakıştırdım. Evin kapısı açılınca ilk o görülüyor. Görenlerin gözü gönlü açılıyor. Üzerine bulabilirsem kedi figürleri koymak istiyorum. Başka bir şey koymaya yanaşmadım henüz. O kadar güzel ki kendi haline...
Siz ne dersiniz?

7 Ocak 2014 Salı

SULU KÖFTE (SOFRA DERGİSİNDEN)

Başlık annemin pasta defterinden alınmış gibi oldu. Hanım göbeği (Nevin'den), Yaprak dolması (Komşu anneden) gibi... Annem beğendiği tarifleri kimlerden hangi ortamdan aldığı bilgileriyle birlikte yazardı. Bende o tarifi gözümde daha net canlandırırdım. Bir de canım annem tariflerin neye benzediğini çizer. Canım ya, farklı bir tekniği var onun. Bende sofra dergisine aboneyim ya, geçen gün sulu köfte tarifini görünce canım çekti yapayım dedim. Aslında annemin sık sık yaptığı bir yemektir ama ben evimde ilk defa yaptım. Bir kere eşime sulu köfte sevip sevmediğini sordum, o da her zamanki gibi hayır dedi. Zaten ne seviyor ben henüz çözemedim. Bu yüzden hiç yapmamıştım ama geçen gün canım isteyince dayanamadım. Ve çok şaşırtıcı, kocca bey yemeğime bayıldı. :D  
Malzemeler:
2 orta boy patates
2 orta boy havuç
400 gr kıyma
1 adet soğan
Yarım kahve fincanı pirinç
8 dal maydanoz
2 çorba kaşığı tereyağı
2 çorba kaşığı un
6 su bardağı sıcak su
Tuz, karabiber
Yapılışı:
Yemeği gece 11'de yaptığım için bazı malzemeler de eksiğim vardı ve yemeği çok özenmeden yaptım. Maydanoz yoktu ve ben tereyağı eklemedim. Tereyağı yerine çok az zeytinyağı ekledim. Kıyma zaten yağlı olduğu için yemeği tereyağı ile iyice ağırlaştırmak istemedim. 
Önce kıymanın içine soğanları incecik doğruyorsunuz ama bence rendelemeniz daha iyi olur. Sonra iyice yıkadığınız pirinci, maydanozun bir kısmını ve tuz-karabiberi ekliyor ve yoğuruyorsunuz. Sonra bunlardan iri köfteler yapıyorsunuz. Tercih sizin isterseniz daha küçük boylarda köfteler de yapabilirsiniz.
Havuç ve patatesleri çok iri olmayacak şekilde doğruyorsunuz. Tencereye yağ ekleyip (tereyağı ya da zeytinyağı) önce havuçları kavuruyorsunuz, havuçlar yumuşayınca patatesleri ekleyip kavuruyorsunuz. Sonra unu ekleyip kokusu çıkana dek kavuruyor ve azar azar suyu ilave ediyorsunuz. Kaynamaya başlayınca köfteleri ilave ediyorsunuz. En son tuzunu ayarlayıp, havuçların pişmesini bekliyorsunuz. Havuç pişmişse zaten köfteler de pişmiş demek oluyor. En son maydanoz ekleyip, altını kapatıyorsunuz. Sonrada afiyetle yiyorsunuz.
Biz bunun ekşili terbiyeli halini  yaparız. Ama ben bu sefer bu şeklini denemek istedim. Gayet de güzel oldu. Kocca da beğendi ya daha ne olsun...:)))) 
(Bu arada ilk fotoğrafta da o akşamın menüsü var. Özelikle süzülmemiş, bir nevi mercimek püresi şeklinde mercimek çorbası ve pirinç lapası. Hasta olunca canım öyle istiyor.)

3 Ocak 2014 Cuma

UYDURMA BİR TAVUK YEMEĞİ VE DERYA DENİZ

Birçoğunuzun bildiği gibi işe servisle gidiyorum ve yol bir saatten fazla sürüyor. Yolda ya kitap okurum, ya Ateş'imle konuşurum...Ateş'im raporlu bu aralar yok. Bu sırada Derya Deniz bir arkadaşım var, maşallah Allah ikimize de vermiş bir çene...:)) Şimdi onunla konuşarak gidip geliyoruz. Bu arkadaşım çok bilgili, o kadar bilgili ki konuşurken kesin temellere dayandırmadığı bir lafı yok. İş yerinde her şeye cevabı şu kanunun şu bendinin şu fırkası şeklinde ve bu durumu özel hayatına da yansıtabilmiş. Normal bir sohbet esnasında birden ''Bakara suresi der ki'' gibi bir cümle kurabilir. Sayın hocam doğru mudur? :DDD Eğlen, gül bir şekilde vakit geçiriyoruz. Kendisinden çok memnunum, hem Bakara suresi der ki.....
Neyse efendim, ben akşamları eve öyle aç dönüyorum ki elime ne geçerse yiyorum. Yemeği bir gün önceden hazırlamadıysam yandım. İki haftadır da hastayım iyi beslenmem lazım. Pazartesi günü akşam eve dönerken ne yapsam ne yapsam diye düşünüp bir yandan da Bakara suresinden ayetler dinlerken;
''Derya Deniz, benim evde tavuk var. Ama hasta olduğum için midem çok bulanıyor. Bu tavuğu ne yapsam güzel olur ''dedim.
O da sağolsun hemen düşündü taşındı, Bakara suresinden örneklemeler verdi derken, bombayı patlattı;
''Nugicim bence sen tavukları ve sebzeleri jülyen jülyen doğra, baharatla ve kavur'' dedi.
Tabii bu fikir bende bir çok yeni fikir oluşturdu. Özellikle 'Jülyen Jülyen' doğra kısmı, şimşekler çaktırdı. :D
Bende bu gazla eve gittim ve aşağıda gördüğünüz tavuk yemeğini yaptım, yanına da sebzeli makarna. Eşim son zamanlarda yaptığın en iyi tavuk yemeğiydi dedi ki, bu da Bakara suresini gözümde bir kez daha büyüttü. Ay pardon Derya Deniz'i :DDD
Sebze suyu ile renklendirilmiş makarnalara bayılıyorum. Dilerseniz siz de evde bu tarz makarnalar kesebilirsiniz. Hafta sonu bazen yapıyorum, yapınca yayınlarım. 
Gelelim tavuğun tarifine;
Malzemeler:
Yaratıcılık sınırsız ama ben şunları koydum
Tavuk(göğüs)
Havuç
Kurutulmuş domates
Kuru soğan
Kekik
Pul biber
Karabiber
Tuz
Limon
Zeytinyağı
Yapılışı:
Önce tavukları fotoğrafta gördüğünüz gibi jülyen doğradım. Sonra üzerine limon suyu sıkıp, tuz hariç baharatları ekledim. 10-15 dakika marine ettim ve kızdırdığım zeytinyağına attım. Tavukları arada sırada çevirip, hem kızarttım hem kavurdum. Çok yağ kullanmadım, en fazla üç çorba kaşığı.
Tavuklar biraz kavrulunca jülyen doğranmış havuçları ekledim. Sırasıyla jülyen doğranmış soğan ve kurutulmuş domatesleri de ekledim. Biraz kavurup kısık ateşte kendi suyuyla 10 dakika pişirdim. Tuz ekledim ve ocaktan aldım. Sonuçta yukarıdaki yemek oldu.
Hem hızlı hem lezzetli denemek ister misiniz? :))
Teşekkürler Derya Deniz...

2 Ocak 2014 Perşembe

47 RONIN


2014 Yılının ilk filmini izledim. Eşim liseli öğrencilerini sinemaya götürüyordu. Bende peşlerine takıldım. Filmi izlemeye başlayana dek vıdı vıdı şikayet ettim. Ben ''Patron mutlu son istiyor'' filmine gitmek istiyordum. Onlar ''47 Ronin''i seçmişler. Filmin afişine bakınca dedim ki kesinlikle berbat bir filmdir bu. Ben film hakkında önceden bilgi sahibi de değildim. Sadece sinema gişesinde afişini gördüm. Filmi izleyip ''Keanu Reeves''in oynadığını görünce çok şaşırdım. Daha önce fragmanı da izlememiştim ama iyiki de izlememişim.
Filmin fragmanı da afişi de berbat. Bir filmin reklamını nasıl kötü yaparız diye özel olarak düşünmüşler bence. Filmin konusuyla alakası yok. 
Şimdiden söyleyim, ben bu filme bayıldım. Oyuncular mükemmel, Japonların durgun filmlerinden değil. Filmin konusu gerçek bir Japon efsanesinden alınmış. Hatta her yıl 14 Aralık'ta dünyanın çeşitli ülkelerinden 47 Ronin'i anmak için toplanılırmış. Ronin, efendisine ihanet etmiş ya da efendisiz kalmış Samuray demekmiş. Filmde de zaten efendisiz kalan samurayların intikamı konu alınmış. Öyle onurlu savaşçılar ki intikam sonrasında olay kan davasına dönüşmesin diye hep birlikte harakiri yapıyorlar. 
Oishi rolündeki oyuncu Hiroyuki Sanada'ya hayran kaldım. Nedense beni Keanu Reeves'den daha çok etkiledi. Prenses Mika rolündeki Ko Shibasaki'de çok ama çok güzeldi. 
Bence bu filmi izleyin, pişman olmazsınız. Dövüş ve macera filmi değil, felsefesi olan bir film.