27 Nisan 2014 Pazar

YENİ AŞKIM ''JOURNEY''

 Dün Cepa'da sinemaya girmeden önce Journey'e bir uğrayayım dedim. Aslında genelde journey'de sıkılırım çünkü istediğim hiç bir şey bana olmaz. Bu seferse her şeyin olası varmış. ;)
Önce yukarıda gördüğünüz bluzu beğendim. Onu denemek için elime aldığımda yanımda çok tatlı bir satış elemanı belirdi ve bana büyü yaptı. :)) Sonra ne verdiyse denedim. Allahım hepsi mi güzel olur? Bu bana reva mı?...:)) Mağazaya girerken vitrinde bir pantolon beğenmiştim. Beyaz ve alt kısımlarında desenler var. Aman Tanrım o nasıl bir güzelliktir, bana da yakıştı ama düşümdüm ben bu pantolonu nerede giyebilirim. Beyaz olması sebebiyle bütün varınız yoğunuz meydanda, neredeyse bacağımdaki ayva tüyleri bile görünüyor. İçine tayt giymek de bana göre değil. Bu yüzden o pantolonla severek ayrıldık. :))) Ama açık renge taktığımdan dolayı aşağıda gördüğünüz iki pantolonu aldım.
Biri dar ve diğeri de İspanyol paça ve şaşırtıcı şekilde ikisi de 34 beden. Demek ki spor ve diyet bir mucize yaratıyor.:)))


O kadar pantolon ve bluza bir de ceket beğeneyim dedim. Ve yukarıda gördüğünüz şal yaka cekette karar kıldım. Bu arada bluz 49 TL, dar paça pantolon 119 TL, İspanyol paça olan 149 TL ve ceket 189 TL... Hepsine toplamda 75 TL indirim yapıldı. Gözümün kaldığı beyaz pantolon da 119 TL idi. Ah ah ne güzeldi...
Şimdi ben bu cicilerle aşk yaşıyorum, darısı başınıza....:))
Keyifli pazarlar...:)

NUH ''BÜYÜK TUFAN''

Sakın ama sakın gitmeyin, paranıza ve zamanınıza yazık diyorum....
Filmde Nuh tufanının saptırılmasını geçtim, oyuncuların içler acısı performansları yüzünden de izlenemez bir film olmuş. Kesinlikle tavsiye etmiyorum...

26 Nisan 2014 Cumartesi

KANATLARIM VAR RUHUMDA

Sen beni boşuna hiç
Kalbinin oralara koyma
Kollarını bana sarma
Kalamam oralarda
Sen de gül eğlen
Öyle acıklı konuşma
Hayat ne ki sonuçta
Anlık bir buluşma
Lalala la ben de böyleyim
Lalala la hep de böyleydim
Geçmişe gitmem
Küsüm gözyaşlarıyla
Daha güçlüyüm ben
Hatalarımla
Beni kendi yoluna çağırma
Benim yolum başka
Gittiğim yer başka
Yokuşlarım başka
Karanlıkta yanabilirim
Boşlukta durabilirim
Düşmem ben!
Kanatlarım var ruhumda
Geldiğim gibi gidebilirim
Aşktan vazgeçebilirim
Zincir yok ki benim boynumda...
Nil Karaibrahimgil bu şarkıyı bana yazmış... Uçmak ve uçup gitmek istiyorum. Asla ve kat'a bir yere bağlanmamalıyım... Hep koşmalı ve hep coşmalıyım...  Evet, böyle hissediyorum... Hiç bir yere ve hiç bir şeye bağlanmadan yaşayıp, tüm dünyayı gezmek istiyorum...
Siz nasıl buldunuz şarkıyı...:)))

17 Nisan 2014 Perşembe

SPOR SALONU MACERALARI

Spor salonuna üye olup da istasyonda çalışmamak olmaz. İstasyon dediğimiz belirli vücut bölgelerini çalıştırmak üzere bir araya getirilmiş makinelerin bütünüdür. Mesela tüm vücudu çalıştırmak istediğimde içinde dokuz farklı alet bulunan bir alana geçip sırayla tüm aletleri kullanıyorum. İşte kimisi bacağını, kimisi kolunu ya da diğer yerlerini çalıştırıyor. Kalça, bacak, kol gibi uzuvlar içinse ayrıca farklı aletlerin bulunduğu istasyonlar var. Genellikle spor hocalarının gözetiminde çalışılıyor ama bireysel çalışanlar da çoğunlukta.
Şimdi ben genelde ''tüm vücut'' istasyonunda çalışıyorum. Yeni başladığım için seviyem bir hayli düşük. Bundan gocunmuyorum fakat bunu mesele haline getirenlerle yaşadıklarım oldukça komik. Ama istasyon maceralarına geçmeden önce ısınmanız gerek. Isınmak için en iyi yol ise yürüyüş bandında 20 dk yürümek.
Macfit Ankamall çok kalabalık olduğu için yürüyüş bandında çalışabilmek için bir hayli çaba sarf etmeniz gerekli. Adeta bir kurtlar sofrası o bölüm. Boş bir yürüyüş bandı bulmanın en etkili yolu kimin ne kadar çalıştığına bakmak ve ne zaman ineceğini tahmin etmek. Hem kibarlığınızdan bir şey kaybetmez hem de hemen hiç yanılmazsınız. Ama kadınlar rekabetin olduğu her yerde kibarlıklarını kaybettiklerinden genellikle siz daha yürüyüşün ikinci dakikasındayken arkanızda delici bakışlarla dikilmekte oluyorlar. Hatta bir tanesi benim yürüyüş bandının koluna dayanıp oradan baktı bana. :))) Ve bu gerçekten gerçek. Kadın o kadar delici bakıyordu ve ben öyle bir elinin tersindeydim ki kadının, açıkçası dayak yemekten korktuğum için sesimi çıkarmadan, olabildiğince hızlı bitirdim çalışmamı. Öte yandan erkekler bu ortamda kibar mı kibar... Neden acaba? Cevabı basit, kız tavlamak! Bazıları o kadar salak ki, alyansımı gözlerinin önünde sallamama rağmen farkında olmuyorlar. Allah aşkına kim yürüyüş bandında sırasını verir ki! Bu centilmenlik değil, bence düpedüz salaklık... Neyse sağ olun ergenus beyinli salak adamlar...:))))
Şimdi gelelim istasyon maceralarına. İstasyonda genellikle orta seviye kas kütlesine sahip erkekler çalışıyor ama hepsi çok aşırı kaslıymış gibi davranıyorlar o ayrı. Bir tanesinin ben izlerken en yüksek seviyede kaslarını nasıl yırttığını gördüm daha ne olsun... Fakat daha vahim olanlar var. Mesela ben. Tamam iddiam yok. Seviyem iki, yani makinenin kendi ağırlığına ancak bir ekleyebiliyorum. Bundan hiç rahatsız değilim de küçümseyen bakışlardan oldukça mustaribim.:))) İstasyon kalabalık olduğundan sıra bekliyoruz bazen. Benden önce biri sekizinci seviyede çalışmış oluyor mesela. Ben gelip tak tak tak düğmeleri kaldırıp seviyeyi ikiye getiriyorum. Benden sonra aynı kişi tak tak tak tekrar sekize çıkarıyor seviyeyi. Tabi gıcık oluyorlar bana. Ama çalışırken yüzümü görseniz. Sekizinci seviyede çalışan adam nasıl bir zorlanma yaşıyorsa ben aynısını ikinci seviyede yaşıyorum. Eee ne yapalım bünye meselesi değil mi!
Buradan istasyonda çalışan erkeklere mesaj göndermek istiyorum. Ne olur beni ve benim gibi olanları küçümseyen bakışlarla etrafta dolaşmayın. Küçük de olsa kas kastır. Acı aynı acıdır....:))))))))


15 Nisan 2014 Salı

BEN VE BAHANELER

Ne zamandır yokum ben yahu... Kendime çok kızıyorum. Hayatımda ne olursa olsun iki kelam ederdim. Şimdi ne oldu da sustum bilmem ki! Yazmaya devam edeceğim. Merak etmeyin. Bu sefer sözüm söz.
Olmadığım bu zaman zarfında pilates dersinde belimi incittim. Emar çektirdim, bir şey bulamadık ama hala sol bacağım uyuşuyor. Bu ne olabilir ki acaba?
Bunların dışında iyiyim. Yoğun bir şekilde çalışıyorum ama şikayetçi değilim. Seslendirme kursum da bitmek üzere. Haziranda TRT sınavı var, bakalım ne olacak. Size seslendirdiğim bir videoyu yükleyeyim bakalım ne diyeceksiniz. Ama unutmayın daha yolun çok başındayım...

Rüştü Asyalı'nın dersinde çektiğim bir video. Film, ''milyon dolarlık bebek'...:)))